Malum kış ayları geldi ve hastalıklar kapıda. Kış denince akla gelen başlıca hastalıkta Soğuk algınlığı (grip) olur. Peki bu kışı rahat ve daha az hasta olarak geçirmek için neler yapılabilir, ne gibi önlemler alınabilir sizler için araştırdım.

Grip denince akla basit bir hastalıkmış gibi geliyor fakat hemen hemen her kış en az bir defa yakalandığımız grip neymiş isterseniz onla başlayalım.

GRİP NEDİR?

Grip, Influenza adı verilen bir virüs tarafından oluşturulan, ani olarak 39°C üzerinde ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtilerle başlayan bir enfeksiyon hastalığıdır.
Özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve kalp hastalığı akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyretmekte ve ölüme kadar varılabilen ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bu kadar ciddi tablolar yol açan grip, halk arasında çok sık olarak soğuk algınlığı ile karşılaştırılmaktadır.
Soğuk algınlığı, ateş yükselmeden, hafif kırgınlık, burun akıntısı, hapşırma gibi belirtiler ile kendini gösteren, halsizliğe yol açmadığı için yatak istirahatı gerektirmeyen bir hastalıktır ve grip ile kesinlikle karşılaştırılmamalıdır.
GRİP NASIL BULAŞIR?
Gribe yol açan Influenza virüsü çok kolay ve hızlı bulaşır. Başlıca bulaşma yoları, öksürük ve hapşırık ile etrafa saçılan damlacıkların hava yolu ile bulaşması, hasta kişiler ile direkt temas edilmesi ve hasta kişilerin ağız-burun akıntıları ile temas etmiş eşyalar ile bulaşmadır.
GRİP HASTALIĞININ TEDAVİSİ
Grip hastalığının tedavisi, ortaya çıkan belirtilerin tedavisi şeklindedir. Ateşin düşürülmesi, burun akıntısının giderilmesi, halsizlik ve kırgınlığın giderilmesi şeklinde tedavi düzenlenir ve yatak istirahatı önerilir.
GRİPTEN KORUNMA
Gripten korunmanın başlıca yolu vücut direncinin düşmesini engellemekten geçer. Bu nedenle mevsim özelliklerine uygun giyilmeli, bol sulu gıdalar, taze meyve ve sebze tüketilmelidir. Hastalar ile yakın temastan, ortak eşya kullanımından kaçınılmalıdır.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Dünya Sağlık Örgütü,TC. Sağlık Bakanlığı tarafından, çeşitli gruplar gribin olumsuz etkileri açısından risk grubu olarak tanımlanmaktadır. Sağlık otoriteleri, aşağıdaki gruba giren kişilerin her yıl aşılanmasını "mutlak" önermektedir.
Gribin yaşamsal risk oluşturduğu ve tıbbi açıdan mutlaka aşılanması önerilenler:
  • 65 yaşından büyük kişiler
  • Şeker hastaları (diyabet)
  • Astım hastaları
  • Kronik akciğer hastaları (Bronşit v.b)
  • Kronik kalp ve damar sistemi hastaları (koroner arter hastaları)
  • Bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler ( kronik kan hastalığı- hemoglobinopati- olanlar, kanser hastalığı, immunsupresif kullananlar)
  • Huzurevi, bakımevi v.b ortamlarda yaşayanlar
     
Bazı kişilerin grip aşısı olmaması gerekir. Bunlar:
  • 6 aydan küçük bebekler
  • Yumurtaya karşı anafilaktik tarzda alerjisi olanlar (yumurta yediğinde alerjik şoka girenler)
  • Hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar (ancak doktor tarafından kesin gerekli olduğu tespit edilirse grip aşısı olabilirler)
     
Grip aşısı Dünya Sağlık Örgütü'nün koordinasyonu ile bir yıl önce salgın yapan virüs tiplerinin belirlenmesi sonucu geliştirilmekte ve aşının tipi de bu uygulamaya bağlı olarak her yıl değişmektedir. Grip aşısı, vücutta 1-2 hafta içinde koruyucu düzeye erişir. Eğer aşı, içerdiği virüs tgipleri, salgınlara neden olan virüs tipine benzerse, sağlıklı erişkinlerde yaklaşık %70 oranında etkilidir. Yukarıda saydığımız riskli grupta ise, hastalıktan korunma oranı %50'ye düşmektedir.
Bu nedenden dolayı Grip Aşısı bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sadece risk taşıyan kişiler ve temaslıları için önerilmektedir!

GRİPTEN KORUNMAK İÇİN HANGİ BESİNLERİ TÜKETMELİYİZ

Soğuk havalarla birlikte kış hastalıklarının da görülme sıklığı arttı. Ani ısı değişiklikleri halsizlik, baş ağrısı ve yorgunluğa neden olurken; grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalık da yaygınlaştı. Sağlıklı kalmak içinse dengeli ve yeterli beslenmek altın kural olarak gösteriliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın Selçuk,  “Doğru beslenerek gripten korunmanın yolları” hakkında bilgi verdi.

Taze sebze ve meyve tüketin

Hem kış hem de yaz aylarında düzenli bir beslenme programı için; et, süt, sebze, meyve ve tahıllardan oluşan besin gruplarının dengeli bir biçimde alınması gerekiyor. Özellikle taze sebze ve meyveler soğuk havalarda da sağlıklı kalmak isteyenlerin imdadına yetişiyor.

Enfeksiyondan korunmak için bol bol balık, süt ve yumurta tüketin

Yumurta, süt, balık, ıspanak, portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunan A vitamini güçlü bir antioksidandır. Bu besinlerin belirli ölçülerde tüketilmesi hastalıklardan korunmada önemli rol oynar.

C vitamini kurtarıcıdır

C vitamini vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlar, savunma sistemini güçlendirir. Yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinler bol miktarda C vitamini içerir. C vitamini kaybını önlemek için salatalar da meyve suları gibi tüketilmeden hemen önce hazırlanmalıdır.

E vitaminini fındık, ceviz ve bademden alabilirsiniz

E vitaminin vücut çalışmasındaki en önemli görevi antioksidan özelliğidir. En zengin kaynakları; fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, tahin gibi besinlerdir. Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3 yağ asitleri güçlü bir antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Ayrıca zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlarda bulunan omega-9 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler.

Çinko eksikliği hastalık nedeni

Vücuda yapılacak çinko desteği fiziksel, nörolojik ve psikolojik gelişmeyi iyileştirir, yaşamı tehdit eden enfeksiyonların sıklığını da azaltır. En iyi kaynakları; kırmızı et ve kabuklu deniz ürünleri ile karaciğer gibi hayvansal kaynaklı besinlerdir. Diğer kaynakları; fındık, ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt, peynir ve kuru baklagiller olarak sayılabilir.

Bırakın yoğurt ve kefir sizi korusun

Florayı güçlendirerek gastrointestinal sistem enfeksiyonlarına karşı direnç oluştururlar. Antimikrobiyal aktiviteyi üst düzeyde tutarlar. İmmün fonksiyonlara(bağışıklığa) destek verirler. Antitümör özellik gösterirler. Prebiyotikler ise probiyotiklerin büyüme ve gelişmesini sağlayan, aktivitelerini artıran sindirilmeyen karbonhidrat bileşikleridir. Prebiyotikler ise başta anne sütü ve lifli gıdalarda  (enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz ve muz gibi ) bulunurlar. Yoğurt prebiyotiktir, yani probiyotiklerin üremesini artırır. Kefir probiyotiktir, yani kendisi yararlı mikroorganizmadır
Kefir tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır. Kefir içindeki mikroorganizmalar bol miktarda vitamin (K vit, B1 vitamini, pantotenik asit, niasin, folik asit B12, ve biyotin) sentezi yaparlar. Kefir mikroorganizmalarının ürettiği biyotin diğer B kompleks vitaminlerinin emilimini de artırır.

Doğal şifa kaynağı bal

Bal enerji veriminin dışında karasal iklime sahip ve gün içi ısı farkının fazla olduğu bölgelerde soğuğa ve soğuk algınlığına karşı, ağız, boğaz ve bronşlardaki rahatsızlıklarda ve enfeksiyonlarında doğal bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler balın antimikrobiyel etkisinin yanı sıra; baldaki fruktozun doku ve kasları yumuşatıcı ve gevşetici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Balın yaraların ve enfeksiyonların iyileşmesini sağlamak için kullanımı önerilmiştir.

Faydası kokusundan ağır basıyor

Sarımsağın yapısında bol miktarda su, fruktoz içeren karbonhidratlar, kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunur. Sarımsak ayrıca yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağın bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek kansere karşı etkili bir silah olabileceği belirtilmektedir.

Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar

Maydanoz bir provitamin A (Beta karoten) kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sisteminin, adrenal bezin ve tiroid bezinin fonksiyonları üzerinde etkilidir. Yapraklarında uçucu yağlar, flavonoidler, protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit vardır. Yapraklar vitamin ( A,C,K ), demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum yönünden zengindir.

Her nar tanesi bir ilaç

Nargiller familyasının örnek bitkisidir. Nar meyvesi ismini Latince’de ‘çok tohumlu’ anlamına gelen ‘pomegranate’den almıştır. Nar suyunda anthsiyaninler ve güçlü antioksidant flavonoidler nar suyunun rengini sağlarlar. Nar antioksidan ve anti-tümör etkisinden dolayı ilaç olarak da tanımlanabilir.

Ara öğünlerde kayısı tüketin

Kayısı, insan vücudunun günlük enerji ve protein gereksiniminin karşılanmasında çok az katkıda bulunmakla birlikte mineral maddelerden potasyum ve vitaminlerden ß-karotence çok zengindir. A vitaminin öncül maddesi olan ß-karoten vücudu ve organları saran epitel doku, göz sağlığı, kemik, diş gelişmesi ve endokrin bezlerinin çalışması için gereklidir. Bu görevlerinden başka A vitamini üreme ve büyümede, enfeksiyonlara karşı vücut direncinin artmasında önemli rol oynar. Diğer taraftan A vitamini normal vücut hücrelerinin kanserli hücreye dönüşmesinin başlıca sorumlusu olan aktif karsinojenlerden tekli oksijenin oluşmasını önlemekte veya oluştuktan sonra etkisiz hale getirmektedir. Ayrıca A vitamini organizmanın ve sağlıklı hücrelerin direncini artırarak kansere karşı koruyucu görevi yapmaktadır.

En zengin meyve kivi

Kivi dünyada yoğun olarak tüketilen 26 meyve içerisinde besin maddesi yönünden en zengin meyvedir. Kivi meyvesinin 100 gramında ortalama 100-400mg C vitamini bulunur. Ayrıca magnezyum içeriği bakımından da en zengin, yüksek potasyum miktarı ve düşük sodyum ile yine meyveler içerisinde ön sıralarda yer almaktadır. E vitamini, bakır, fosfor, B2 vitamini ve A vitamini bakımından da iyi bir içeriğe sahiptir. Kivi, karotenoidler (beta karoten, lutein ve ksantofil), fenolik bileşikler (flavanoidler ve antosiyaninler) ve antioksidant içerikleri yönünden de oldukça önemli meyvelerdendir.

Bitki çayları soğuk havalarda doğru bir tercihtir

Özellikle kuşburnu, ıhlamur, ahududu, böğürtlen bu dönemde antioksidanca zengin olanları olarak sıralanabilir. Limonla zenginleştirerek kendinize doğal bitki çayları karıştırabilirsiniz.


GRİP OLDUKTAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER VE DOĞAL TEDAVİSİ 

  • Yukarıda sayılan hastalık risk gruplarındaysanız veya 65 yaş üzerindeyseniz hekime müracaat ediniz. Erken başlanan (ilk 48 saat) antiviral tedavi gribi önler.
  • Ayrıca grip geçirdiğinizde belirtileriniz ağırlaşırsa (nefes darlığı, göğüs ağrısı, bilinç bulanıklığı, yüksek ateş, öksürük gibi belirtilerin ortaya çıkması) bir hekime başvurunuz ve tavsiyelerine göre gerekli ilaçları kullanınız.
  • Antibiyotikler gribi tedavi etmezler bu nedenle hekim tavsiyesi dışında antibiyotik kullanmayınız.
  • İstirahat ediniz.
  • Bol sıvı tüketiniz.
  • Hastalığı bulaştırmamak için mümkün olduğunca diğer insanlarla teması sınırlandırınız.
  • Aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağzı kağıt mendille kapatınız ve kullanılan kağıt mendili çöp kutusuna atınız. Kağıt mendil yoksa kol içi ile ağız ve burnunuzu kapatınız.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski